Tough, Though, Taught, Thought, Through, Throughout, Thorough

Tough, Though, Taught, Thought, Through, Throughout, Thorough




Through" kelimesi İngilizce'de birçok farklı anlama gelebilen çok yönlü bir kelime olduğu için, size birkaç farklı örnek:
1- "Through" kelimesi "bir şeyin içinden, arasından veya boyunca" anlamına gelir. Örneğin:
  • We walked through the forest for hours. (Saatlerce ormanın içinden yürüdük.)
  • I can see the stars through the window. (Pencereden yıldızları görebiliyorum.)
  • She read the book through the night. (Tüm gece kitabı okudu.)
2- "Through" kelimesi "tamamen, sonuna kadar veya baştan sona kadar" anlamına da gelebilir. Örneğin:
  • She slept through the entire movie. (Tüm film boyunca uyudu.)
  • We listened to the album through twice. (Albümü iki kez baştan sona dinledik.)
  • He worked through the weekend to finish the project. (Proje bitene kadar hafta sonu boyunca çalıştı.)
3- "Through" kelimesi aynı zamanda "aracılığıyla" veya "sayesinde" anlamına da gelebilir. Örneğin:
  • We communicated through email. (E-posta aracılığıyla iletişim kurduk.)
  • I found out about the job opening through a friend. (İş ilanından bir arkadaşım sayesinde haberdar oldum.)
  • The company made a lot of money through online sales. (Şirket, çevrimiçi satışlar aracılığıyla çok para kazandı.)
"Tough" kelimesi birçok farklı anlama sahiptir. Aşağıda bu kelimenin farklı kullanımları için örnekler verdim:
1-"Zor, güç" anlamında kullanıldığında:
  • The exam was really tough. (Sınav gerçekten zordu.)
  • He has a tough job, working long hours in the factory. (Uzun saatler fabrikada çalışarak zor bir işi var.)
  • It was a tough decision to make, but we finally decided to sell the house. (Evimizi satmaya karar vermek zordu, ama sonunda karar verdik.)
2-"Dayanıklı, sağlam" anlamında kullanıldığında:
  • These shoes are tough and can withstand a lot of wear and tear. (Bu ayakkabılar dayanıklıdır ve çok aşınmaya dayanabilirler.)
  • The rope needs to be tough enough to support the weight of the car. (Halat, arabayı destekleyecek kadar sağlam olmalıdır.)
  • This suitcase is made of tough, durable material that can withstand rough handling. (Bu valiz, zorlu taşımaya dayanabilen sağlam bir malzemeden yapılmıştır.)
3-"Kaba, sert" anlamında kullanıldığında:
  • His tough exterior belies a sensitive soul. (Kaba dış görünüşü, duyarlı bir ruhun altında saklanır.)
  • The coach was tough on his players, pushing them to their limits. (Antrenör, oyuncularına sert davrandı ve sınırlarını zorladı.)
  • Her tough attitude made it difficult for her to make friends. (Kaba tavırları, arkadaş edinmesini zorlaştırdı.)
    4-"Hoşgörüsüz, sert" anlamında kullanıldığında:
  • The tough stance of the government led to protests from human rights groups. * (Hükümetin sert tutumu, insan hakları gruplarının protestolarına neden oldu.)
  • The company took a tough approach to dealing with employee complaints. (Şirket, çalışan şikayetleriyle ilgilenirken hoşgörüsüz bir yaklaşım sergiledi.)
  • His tough language and aggressive tone were off-putting to many people. (Kaba dili ve saldırgan tonu, birçok insanı rahatsız etti.)
"Taught" kelimesi "öğretmek" anlamına gelir ve geçmiş zaman ve geçmiş zaman ortacı olarak kullanılır. Aşağıda "taught" kelimesinin kullanıldığı örnek cümleler verilmiştir:
  • My mother taught me how to cook when I was a child. (Annem ben çocukken yemek yapmayı öğretti.)
  • The math teacher taught us how to solve complex equations. (Matematik öğretmenimiz bize karmaşık denklemleri nasıl çözeceğimizi öğretti.)
  • He taught English in Japan for five years before moving back to his home country. (Kendisi, ülkesine geri dönmekmeden önce Japonya'da beş yıl İngilizce öğretti.)
  • The music class is taught by a professional musician. (Müzik dersi, bir profesyonel müzisyen tarafından öğretiliyor.)
  • She taught her dog how to sit and stay on command. (Köpeğine nasıl oturup, komutla durması gerektiğini öğretti.)
    "Taught" kelimesi, geçmişte gerçekleşen bir eylemin tamamlandığını ve artık sona erdiğini belirtir.
"Thought" kelimesi "düşünmek" anlamına gelir ve geçmiş zaman ve geçmiş zaman ortacı olarak kullanılır. Aşağıda "thought" kelimesinin kullanıldığı örnek cümleler verilmiştir:
  • She thought for a long time before making a decision. (Karar vermeden önce uzun süre düşündü.)
  • I thought you said you were going to be here at 2 o'clock. (2'de burada olacağını söylediğini düşünmüştüm.)
  • He thought about quitting his job, but decided to stick it out. (İşinden ayrılmayı düşündü ama dayanmaya karar verdi.)
  • They thought that the movie was boring and not worth the ticket price. (Filmi sıkıcı buldular ve bilet fiyatına değmediğini düşündüler.)
  • We never thought that we would win the championship, but we did! (Şampiyonluğu kazanacağımızı hiç düşünmemiştik, ama kazandık!)
    "Thought" kelimesi, geçmişte gerçekleşen bir düşünce veya fikri ifade eder.
"Though" kelimesi "rağmen" anlamına gelir ve bir bağlaç olarak kullanılır. Aşağıda "though" kelimesinin kullanıldığı örnek cümleler verilmiştir:
  • Though it was raining outside, she decided to go for a run. (Dışarıda yağmur yağmasına rağmen, koşuya çıkmaya karar verdi.)
  • He's not very tall, though he's an excellent basketball player. (Çok uzun değil, ama mükemmel bir basketbol oyuncusu.)
  • Though she had never been to New York City before, she felt like she knew the place well. (Daha önce hiç New York'a gitmemiş olsa da, yerin hakkında iyi bir şeyler biliyormuş gibi hissetti.)
  • The book was interesting, though it was a bit difficult to read. (Kitap ilginçti, ama okuması biraz zordu.)
  • Though he was tired from working all day, he still had to cook dinner for his family. (Bütün gün çalışmaktan yorgun olmasına rağmen, hala ailesi için akşam yemeği yapmak zorundaydı.)
  • "Though" kelimesi, bir düşünce veya eyleme rağmen, bununla birlikte farklı bir şeyin de geçerli olduğunu belirtmek için kullanılır.
"Throughout" kelimesi "boyunca" anlamına gelir ve bir yer veya zaman dilimi hakkında konuşulduğunda kullanılır. Aşağıda "throughout" kelimesinin kullanıldığı çeşitli örnekler verilmiştir:
  • She was restless throughout the night, unable to sleep. (Uyuyamadığı için bütün gece boyunca huzursuzdu.)
  • Throughout history, there have been many great leaders who have inspired their people. (Tarih boyunca, halklarını ilham veren birçok büyük lider olmuştur.)
  • The concert was amazing and the audience cheered throughout the entire performance. (Konser harikaydı ve izleyiciler tüm gösteri boyunca alkışladılar.)
  • They searched throughout the city, but could not find the missing cat. (Kent boyunca aradılar ama kayıp kediyi bulamadılar.)
  • Throughout the years, she had collected many books on a wide range of topics. (Yıllar boyunca, geniş bir yelpazede konular hakkında birçok kitap toplamıştı.)
  • He had a smile on his face throughout the entire interview, even when asked difficult questions. (Zor sorular sorulduğunda bile, tüm röportaj boyunca yüzünde bir gülümseme vardı.)
  • Throughout the winter months, they enjoyed skiing and snowboarding in the nearby mountains. (Kış ayları boyunca, yakındaki dağlarda kayak ve snowboard yapmaktan keyif aldılar.)
  • The team worked together throughout the project to ensure its success. (Takım, projenin başarısını sağlamak için tüm süre boyunca birlikte çalıştı.)
  • "Throughout" kelimesi, belirli bir zaman dilimi veya alanda gerçekleşen olayları ifade etmek için kullanılır.
"Thorough" kelimesi "tam, eksiksiz" anlamına gelir ve bir şeyin titizlikle yapıldığını veya detaylı bir şekilde incelendiğini ifade etmek için kullanılır. Aşağıda "thorough" kelimesinin kullanıldığı çeşitli örnekler verilmiştir:
  • I did a thorough cleaning of the house before the guests arrived. (Misafirler gelmeden önce evi tam olarak temizledim.)
  • The investigation was very thorough, and they left no stone unturned in their search for evidence. (Araştırma çok titiz yapıldı ve delil arayışında hiçbir şey göz ardı edilmedi.)
  • In order to be successful, you need to have a thorough understanding of the subject matter. (Başarılı olmak için, konuyla ilgili tam bir anlayışa sahip olmanız gerekir.)
  • The doctor gave me a thorough physical examination to make sure I was in good health. (Doktor, sağlığımın iyi olup olmadığını kontrol etmek için tam bir fiziksel muayene yaptı.)
  • The company conducted a thorough market analysis before launching their new product. (Şirket, yeni ürünlerini piyasaya sürmeden önce kapsamlı bir pazar analizi yaptı.)
  • The lawyer did a thorough review of the contract to ensure that all the terms were fair and legal. (Avukat, tüm şartların adil ve yasal olduğundan emin olmak için sözleşmeyi detaylı bir şekilde inceledi.)
  • She has a reputation for being a thorough and detail-oriented employee. (O, titiz ve detaylara önem veren bir çalışan olarak ün kazanmıştır.)
  • The chef took a thorough approach to preparing the meal, paying attention to every ingredient and cooking technique. (Şef, her bir malzemeye ve pişirme tekniğine dikkat ederek yemeği tam olarak hazırladı.)

Fatih Furkan Çambel

Hello, I enjoy sharing when I learn something.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *